Avukat Seçimi Nasıl Yapılır?

DOĞRU AVUKAT SEÇİMİNİ NASIL YAPABİLİRİM?

Avukat; Vekili olduğu müvekkilinin haklarını savunan ve vekalet veren bireyin;

“Eyy AVUKAT !!!! Yaptıklarının yada en önemlisi yapmadıklarının sonucunu ben yaşayacağım.”

dediği kişidir.

Türkiye’de Hukuki bir mücadele içinde olan bireylerin en sık sorduğu ve en çok cevap aranan soru “Avukat seçiminde doğru kararı ve Doğru Avukat seçimini nasıl yapabilirim?“ sorusudur.

Bu sorunun net bir cevabı yoktur. Ayrıca doğru avukat diye bir kavram da yoktur. Deneyimli veya uzman avukat daha doğru bir ifade olur ama Türkiye’de “Avukatlık Meslek Kanunu” bir avukatın kendisini bu şekilde tanımlamasına izin vermez. Aynı konu bir doktor için geçerli olmamasına rağmen avukatlar için böyle bir ayrım mevcuttur.

Yaklaşımı bunun üzerine kurgulamak bence çok daha doğrudur. Sizin yaşadığınız sorunu kapsamına alan hukuk sistemini ilgi alanı olarak gören ve bu konuda uygulama deneyimi olan avukat; “o soruna özel olarak” sizin için en uygun avukat olduğu söylenebilir.

Hukuk Sisteminin her geçen gün değişen ve yeni eklemelere sahip olan Yaşayan bir organizma olarak düşünmek en önemli noktalardan biridir.

Hukuk bir yorum bilimidir. Yorumu yapan (Karar Noktasında olan) bir hakimdir ve oda bir insandır. Avukat da bir insan ve yorum yapan biridir. Hakimin yorumunu etkilemek ve hukuk sisteminde davası ve müvekkili için en avantajlı olan pozisyonu almak ister. Karar noktası Hakim olsa da yerel mahkemelerin vermiş olduğu kararların %30 Yargıtay tarafından değiştirilmektedir. Bu değişimi sağlayan da avukattır. Bu nedenle Türkiye’de hukuk mücadelesi kısa süreli bir uğraşı olmayıp uzun soluklu bir maraton gibi düşünmek de fayda vardır.

Başarılı Avukat Nasıl Anlaşılır?

·         Avukat arayışınız var ve nasıl bir avukat aradığınız konusunda fikriniz var fakat bu fikrin uygulamada nasıl sonuç vereceğini bilmiyorsunuz? “Deneyimli Avukat

·         Davanızın gerektirdiği uzmanlık alanları konusunda fikriniz var ama gerçekten isabetli bir yaklaşım mı sergiliyorsunuz? “Uzman Avukat

·         Başarılı bir avukat arıyorsunuz ama avukatlık ücretleri konusunda endişe ediyorsunuz? “Ucuz Avukat

·         Hukuk konusunda fikriniz yok ilk defa başınıza bir olay geldi ve Avukat arıyorsunuz? “Güvenilir Avukat

·         Eşiniz ile boşanma davanız var ve boşanmak istemiyorsunuz ne yapmanız lazım? “Uzman Boşanma Avukatı

·         Boşanmak istiyorsunuz ama kararsızsınız? “Aile Hukuku Avukatı

·         Hızlı Boşanmak yada Kolay Boşanmak istiyorsunuz ama eşiniz tarafından kandırılmaktan korkuyorsunuz. “Uzman Anlaşmalı Boşanma Avukatı

·         İş yerinizde sorun yaşıyorsunuz bu sizi yıpratıyor ama haklarınızı alma konusunda endişe ediyorsunuz? “Uzman İş Hukuku Avukatı

·         Yabancı ülke vatandaşısınız ve yatırım yapmak istiyorsunuz? “Uzman Ticaret ve Şirket Hukuku Avukatı

Yukarıda toplum içindeki bireylerin avukat arayışında kendilerine sordukları sorulardan birkaç örnek vermemize karşın bu listeyi oldukça uzatabileceğimizi sizde birkaç dakikalık düşünme süresinde kabul edeceksiniz. Kişiler genellikle başlarına bir olay gelmeden ve hak arayışı konusunda bir ihlal ile karşı karşıya kalmadan önce bir avukat arayışına girmezler. Bu nedenle yıllardır avukat ve avukatlık konusunda duyulmayan ihtiyaç nedeni ile avukatlık konusunda daha önce ihtiyaç duymamış hiç kimsenin avukat seçimi konusunda fikir sahibi olması beklenemez.

Bu konuyu anlaşılır bir şekilde ifade edebilmek için bazı farklı verileri bir arada değerlendirmenize sunmalıyız. Bilimsel bir sonuç ihtiva etmesi düşünülmese de belirli kritik veriler belirli metodoloji ile bir araya geldiğinde ancak eksik değerlendirme iddiası ortaya sunulabilir. Biz yeterli olduğumuzu düşünsek de buna okuyucuların karar vermesi en doğrusu. Her okuyan kendisine özgü farklı verileri de kendi değerlendirmesine ekleyecektir nasıl olsa.

Yakın bir gelecekte gelişmiş toplumların avukata bakış açılarına ve avukatlık kavramına olan yaklaşımlarına benzer bir yaklaşımın Türk insanının da genel yaklaşımı haline gelmesi sadece bizim değil mesleğini icra eden Tüm avukatların öngörüsü ve bu avukatlar arasında da sürekli konuşulan bir konu. Fakat şu an için Türk insanının avukatlık kavramına ve avukata yaklaşımı ve bakış açısı ile Amerika veya AB nin ülke gelirine göre ilk 4 ülkesi olan Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkelerde avukatlara bakış açısının ne olduğunu anlamak lazım.

Bunu somut bir şekilde ifade etmek gerekirse;

Ekonomisi gelişmiş ülkelerde bireylerin avukatlara bakış açısı şu şekildedir. Bir sorun oluşmadan önce önleyici faaliyetlerin yönetilmesi amacı ile yani bir nevi HUKUK KALKANI görevini avukatlara verirler. Bu bir çeşit sorun savar görevini yapan avukatlık hizmetidir. Bu karşılaşılabilecek sorunların oluşmadan önce önlemini almak ile %85 oranında sorun oluşmasını engellemektedir. Bu oranı bizim vermediğimizi AB avukatlarının bir arada bulunduğu EIPA’s European Centre for Judges and Lawyers in vermiş olduğu orandır. Kuruluş hakkında bilgi vermeyeceğim isteyen internet de bu kuruluş hakkında detaylı arama sonucunda bilgi alır.

Bir sorun oluşması durumunda ise sorunun cinsine göre avukat arayışına girerler. Fakat genelde sorun önleme konusunda önleyici faaliyette bulunan şirketlerin çalıştıkları şirketler farklı uzmanlık alanına göre avukat istihdam ettikleri için tek bir avukatlık şirketi ile çalışıyor olmak önleyici faaliyet yanında sorun oluşması sonrasında da aynı firmanın sorunu çözmesini bekler ve görevi yine aynı avukatlık firmasına bırakırlar. Kişisel hukuk alanına giren konularda ise örneğin boşanma, miras, aile hukuku ile ilgili sorunlar ve benzeri kişisel sorunlar da ise her şehirde bizim BARO olarak isimlendirdiğimiz avukatlara yetki ve görev veren kuruluşların yayınları mevcuttur o yayınlardan yada bireysel başvuru ile sorunun cinsine göre hizmet noktalarını tespit ederler. Kişisel sorunlarda AB de Belediyelerin çok büyük çalışması mevcut olup bağlı bulunduğunuz belediyenin vermiş olduğu hizmetlerden faydalanabilirsiniz.

Peki; Türk insanı ne yapar? Öncelikle bu konuda Türk insanının yaklaşımını anlamak için bazı geleneksel yaklaşımları anlamak gerekir.

Türk insanının ne zaman avukat aradığı üzerine bir düşünsel yolculuğa çıkalım.

Önce sorun oluşması gerekir. Çünkü Türkiye’de avukatlar geleneksel olarak varlıklarını devam ettirebilmek için Vekalet sözleşmesi karşılığında veya danışmanlık hizmeti karşılığında bir bedel alırlar. Bu nedenle bir sorun oluşmadan önce gidip bir avukat ile süreli veya süresi belirsiz bir hizmet alımı maliyetli olacaktır. Bu Avrupa’da bu şekilde değildir. İstediğiniz zaman Yerel yönetimlerin avukatları ile gidip istediğiniz bilgiyi ve danışmanlık hizmetini alabilir ve bunun için bir bedel ödemezsiniz. Amerika’da farklıdır orada da Türkiye gibidir.

Problem ise sorun oluştuktan sonra Türk insanının verdiği reaksiyonda ve soruna yaklaşımından kaynaklanır.

Sonra avukat aranır. Hemen eşe, dosta, akrabaya sorulur. Referans ile avukat bulunur ve dava verilir. Hiç kimse çıkıp şunu sormaz. Bulduğum avukat emekli savcı ceza davaları konusunda uzman ama benim sorunum Velayet davası Türk Medeni Kanunu hakkında acaba ne biliyor?

Görüldüğü gibi bu düşünce ile bulunan avukat ile 36 yıl savcılık yapmış ve öncesinde iki yıl hakimlik ve savcılık sınavı için hazırlanmış minimum 40 sene önce (hukuk fakültesi 2. sınıfta) medeni kanunu şöyle bir sınav geçecek kadar çalışmış bir avukat ile 18 aylık bebeğinin velayetini kaybeden bir anneyi kimse suçlamaz. Avukat suçlanır. Çok ekstrem bir örnek vermiş olsam da buna yakın örneklerini çevresinde yaşayan insanların sayısı bir hayli fazla.

Bu konuda sisteminde biraz suçu var mı? Bence evet var. Tıpkı Doktorluk gibi avukatlık mesleğinin de okul sonrası bir uzmanlık sınavı ile belirli alanları seçmeye zorlamaları gerekir. Sağlık insan hayatını etkiliyor ama Hukuk da insan yaşamını etkiliyor. Gelişmiş ülkelerde de bu ayrım olmamasına rağmen avukatların kendisini özgürce ifade etmesine izin veren bir sistemleri var.

Örneğin Almanya’da ben “UZMAN BOŞANMA AVUKATI” olarak görev yapıyorum diyerek kendinizi lanse edebilirsiniz. Ama Türkiye’de Avukatlık Meslek Kanunu bunu yapmanıza izin vermez.

Öncelikle Türkler Avukat kavramı ve Avukatlık hizmeti kavramını tam olarak bilmemektedir. Bu bende oluşan nerede ise kesin bir yargıdır. İstisnaları göz ardı edersek genel anlamda bu toplumun genel kesiminin içinde bulunduğu durumdur. Şöyle ki;

Avukat; hukuk fakültelerinde 4 yıl eğitim alan ve örgün öğretim süresini;

Tatilleri çıkardığınız zaman 4 yıl x 9 ay = 36 ay gibi bir süre olarak hesaplayabiliriz. Her Türk Vatandaşının bildiği üzere bir örgün öğretim yılında şubat tatili ve yaz tatili denilen öğretime ara verildiği dönemlerin toplamı yaklaşık 3 aydır. Üstelik vize, final, bütünleme gibi toplam sınav sayısını düşündüğünüzde Hukuk eğitiminin tüm bilgiyi vermek olmadığı Yorum yapabilme kabiliyeti vermek üzere kurgulandığı son derece belirgindir. Ve bu göz önünde bulundurulmadığı için 36 ay içerisinde bir hukuk fakültesi öğrencisi yaklaşık 8000 (sekizbin) civarında kanunu bilmek zorundadır anlayışı hakimdir. Bu insanın doğasına aykırı bir düşüncedir.

Benzer durumda olan bir doktorluk mesleği için kimse benzer bir düşünce de olmamasına rağmen avukatlar için bu beklenti mevcuttur. Yani siz organ olarak “el” kaç kemikten oluşuyor sorusuna cevap veremeyen bir beyin cerrahını çok normal adamın el ile işi yok denebilmesine karşın buna gidip bir bakmam lazım diyen avukatı beğenmeyen bir toplumda yaşadığımız kesindir.

Örneğin; bir boşanma davası ile karşı karşıya kalan Türk İnsanı önce karşısındaki bir zamanlar evli olduğu bireyi suçlamaya ve kendisini haklı çıkarmaya çalışarak olabilecek en imkansız talep ve isteklerinin gerçekleşmesini ister ve bunu avukatların elde edeceğini düşünür.

“Hukuk herkes içindir.” Bu nedenle boşanma davasında karşı taraf olan eski eşinizin don lastiğine kadar almak isteyen düşüncenin Hukuki zeminde sizin beklediğiniz sonucu vermemesinin faturasını avukata kesmek son derece rasyonel bir davranış halini almıştır.

Yukarıda yaptığımız benzetmeyi genişletirsek; Avukatlık ile doktorluk arasında büyük benzerlikler vardır. Şöyle ki;

·         Doktor kelimesi de geniş bir kavramı tanımlar, Avukat kelimesi de geniş bir kavramı tanımlar.

·         Doktorluk yetki belgesi ile yapılan bir meslektir. Avukatlık da yetki belgesi ile yapılan bir meslektir.

·         Doktorlar da bir sorunu çözer avukatlarda bir sorunu çözer.

·         Doktorlarda sorunu tespit eder ve bunun için eğitimlerini kullanır. Avukatlarda sorunu tespit eder ve bunun için almış oldukları eğitimi kullanır.

·         Doktorlarında uzman olmak için zamana ve zaman içerisinde edinecekleri deneyime ihtiyaçları vardır. Avukatlarında zaman içinde edinecekleri deneyime ihtiyaçları vardır.

·         Doktorların Eğitimleri bitmesi ile Uzmanlık alanı seçmeleri zorunlu değildir. Avukatlarında uzmanlık alanı seçimi zorunlu değildir.

·         Doktor belirli bir ihtisas konusunda uzmanlaşabilir. Avukatlarda belirli ihtisas alanlarında uzmanlaşabilir.

·         Doktor da muayene etmeden (detaylı analiz ederek farklı verileri bir araya getirmeden) teşhis koyamaz. Avukat da detaylı bir analiz yapmadan fikir yürütemez.

·         Doktorları telefonla arayarak tedavi isteyemezsiniz avukatları da telefonla çözüm isteyemezsiniz.

Bu liste ve doktor ile avukat arasındaki benzerlik listesi olabildiğince uzatılabilir ancak burada amacımız doktorluk mesleği ile avukatlık mesleğini karşılaştırmak değildir.

Bu çalışmamızın amacı;

·         İçinde bulunduğunuz duruma özel olan sorunu çözebilecek avukatı nasıl seçeceksiniz?

·         Bu seçimi yaparken nelere dikkat etmelisiniz?

Bu sorunun cevabını aramaktır.

Bu aslında avukatların arasındaki eğilim ve ilgi alanı farkı nedeni ile avukat tercihini yapacak insanın bazı bilgilere sahip olmamasından kaynaklanan ve avukat tarafından mağdur duruma düşürüldüğünü düşünmesinden kaynaklanıyor.

Her avukatın bir başka meslektaşının yaptığı hatalar nedeni ile düzeltme amacı ile dahil olduğu bir çok sorun, içinde bulunduğumuz gün dahil olmak üzere her gün yaşanmaktadır. Bu anlayış devam ettiği müddetçe yaşanmaya da devam edecektir. Tabii ki de insan yaşayarak öğrenmeye devam ediyor tarif ettiğimiz olguyu yaşayan ve bizim bu satırlarda ifade etmeye çalıştığımız yaklaşıma her geçen gün yaklaşan bir çok insanın olması ve olması gereken yaklaşımı yaşayarak öğrenen kişilerin çevrelerinin de bu düşünceye yaklaşıyor olması aslında gelecek için sevindirici bir durum. Bunun bu şekilde olması ise kişilerin tercihi. Yukarıda verdiğimiz örnekteki 18 aylık bebeğinin velayetini kaybeden annenin tercihi ve başına gelen bir nevi felaketten sonra “BEN NEREDEN BİLEBİLİRDİM AVUKATA GÜVENDİM” cümlesini kullanıyor olması Kadının sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.

Unutulan en önemli nokta kişisel tercihlerimizin sonucunu yaşadığımızdır.

Bu yazımızın amacı bu sorudan sonra başlamaktadır.

Sizin sorununuz için en uygun avukat seçimini nasıl yapacaksınız. Bu bu çalışmamızın amacı olan sorudur. Ancak bu yazıya bu noktadan sonra başlamanın çok büyük bir anlamı yok. Eğer bir sorun yaşadığınız için bir avukat arayışı içerisinde iseniz ve hasbelkader bu satıra kadar gelerek bu noktadan itibaren bu yazıya başladı iseniz önce bazı noktaların önceden bilinmesi için yazıyı baştan başlayarak okumanızı tavsiye ederiz.

Öncelikle Hukuk mücadelesi Parmak izi gibidir. Kendine münhasır özellikleri vardır. Her biri bir diğerinden farklıdır.

Türk Hukuk Sistemi ise iki farklı usul ve yönteme göre yapılır. Yazılı usul dediğimiz sözlü hiçbir şeyin öneminin olmadığı dilekçeler üzerinden yapılan bir yargılama vardır ve herşey kayıt altına alınması için yazıya dökülmesi istenir. Yargılamayı yapan Hakimlerin Yorum ve takdir yetkisinin geniş olmasına rağmen yazdığınız veya yazmayı atladığınız bir noktanın hakimin takdirine etki edip etmeyeceğini bilemezsiniz. Bu yöntem yani yazılı yargılama usulü genelde Hukuk davalarında kullanılan usuldür. Ceza davalarında ise sözlü savunma da yapılabilmekte ve burada avukatın veya sizin söyleyeceğiniz her şey duruşma sırasında değerlendirilerek gerekli görülmesi durumunda hakimin sözlü tekrarı ile kayıt altına alınmaktadır.

Bu nedenle avukat arayışınıza konu olan sorunun cinsinin öncelikle tespit edilmesi son derece önemlidir. Sorunun cinsi yargılama şeklini belirler. Yargılama şekli ise avukatın yeteneklerinin farklılaşmasını sağlar. Ağır cezada görülecek bir dava için en az 10 yıl savcılık yapmış ve emekli olmuş veya avukatlık mesleğini yapmak için görevinden ayrılmış bir avukatın detayları bilmesi usulü bilmesi ve karşı tarafın usul ve şekil hatalarını kullanabilmesi açısında ortaya koyacağı değer hayatında hiç savcılık yapmamış bir avukata göre daha fazladır. Ama aynı avukatın bir boşanma davasında aynı başarıyı gösterebilme şansı ise çok daha düşüktür. Öncelikle burada bu cümleyi kurmak ile kendim dahil olmak üzere bir çok avukat meslektaşımın itirazlarını ve tepkisini alacağımı söylemeliyim. Fakat çok küçük bir ayrıntının fark yarattığını yaşayarak öğrendim. O günden beri ceza davalarına bakmama kararı alarak yaklaşık 20 yıldır ceza davası takip etmiyorum. Bu nedenle yazdıklarım ile çelişen bir davranışım mevcut değil. Yaşadıklarım için olmasa da yazdıklarım açısından vicdanım rahat.

Öncelikle avukatın kişisel yeteneklerinin fark yaratacağı konular olmasına rağmen bu çok belirleyici bir durum değildir. Yazımızın başında belirttiğimiz üzere Hukuk yaşayan bir organizmadır her gün bir kanun değişikliğinin olduğu gelişmekte olan bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle aynı kanunlar ile 600 yıl yönetilen bir Osmanlı olmadığımız için hukukçular bile kendilerini güncelleyememektedirler önce bunu kabul etmek lazım.

Bu bir sorun oluşturur mu? Cevabı ise Bazen evet bazen hayırdır.

Tek başına olan ofisi olmayan ve yeterli sayıda davası olmadığı için gününü hukuk içerisinde geçirmeyen bir avukat iseniz işiniz zor. Davanızı böyle bir avukat takip ediyor ise Allah yardımcınız olsun.

Bireysel yetenekleri ne kadar gelişmiş olursa olsun Hukuk bir ekip sistemidir.

Takip, güncelleme, yorumlama, uygulama, manipülasyon aşamalarından oluşan bir sistem olarak görülmesi gerekir.

Değişiklikleri görecek, buna göre kendinizi eski bilgilerden arındıracak, yorumunuzu buna göre değiştirecek, uygulamaya bunu hazır edecek ve Karar noktasının sizin gibi düşünmesini sağlayacak tüm davranışı sergileyeceksiniz.

Bu tamamen; strateji gerektiren, düzenli ve disiplinli bir yaşamı beraberinde getiren, ekip anlayışına sahip olmanızı gerektiren ve en önemlisi bir ekibe sahip olmanızı gerektiren bir durumdur.

Fakat bu adi suçlara özel ceza davaları için geçerli olmayıp yorum özelliği gerektiren hukuk davalarında geçerlidir. Şirketler hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku, sözleşmeler hukuku, aile hukuku, boşanma hukuku ve benzeri uzun süren (anlaşmalı boşanma davalarını dışarda tutuyorum) ve en ufak detayın sonuç üzerinde etkisinin olduğu ve hak kayıplarının hayat boyu etkisini göstereceği türden davalar için bunu söylemek mümkündür.

Bu nedenle sizin durumunuza özel avukatın seçimi için yapılması gereken; durumunuzun analizinin yapılması ve muhakkak çalışmayı düşündüğünüz avukatın ofisini, sahip olduğu ekibi ve dava yoğunluğunu öğrenmeye çalışmak olmalıdır. Önümüzdeki bir 10 yıl daha avukatlık şirketlerinin varlığının Türkiye için oluşmayacağını düşünürsek bireysel tercihlerimizi ihtiyacımıza göre kişiselleştirmek en avantajlı yaklaşım olacaktır diyebiliriz.

Butlan Kararının üçüncü kişiler yönünden sonuçları

Butlan Kararının Üçüncü Kişiler Yönünden Sonuçları

Butlan kararının üçüncü kişiler yönünden sonuçlarını aşağıdaki konu başlıklarına göre inceleyeceğiz;

  • Butlan kararı verilmesine kadar sonuçları
  • Butlan kararı verilmesinden sonra sonuçları

Bu başlıkları detaylı ifade etmeye çalışalım.

Butlan Karan Verilmesine Kadar Sonuçları

Mutlak butlan halinde bile evlenme, hakimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.

O halde butlan kararının kesinleşme tarihine kadar butlan ile sakat evlilik üçüncü kişiler açısından da geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.

Örnekler verebiliriz;

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelebilir. Eşler birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hallerde, üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar.

Eşlerden her biri, birliği temsil yetkisi bulunmaksızın yaptığı işlemlerden kişisel olarak sorumludur. Ancak, TMK m. 189. Hükmüne göre; temsil yetkisinin üçüncü kişilerce anlaşılmayacak şekilde aşılması halinde eşler müteselsilen sorumludurlar.

TMK m. 190. Hükmüne göre; Eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hakim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini kaldırabilir veya sınırlayabilir. İstemde bulunan eş, temsil yetkisinin kaldırıldığını veya sınırlandığını, üçüncü kişilere sadece kişisel duyuru yoluyla bildirebilir. Temsil yetkisinin kaldırılmasının veya sınırlanmasının iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sonuç doğurması, durumun hakimin kararıyla ilan edilmesine bağlıdır.

TMK m. 193 hükmüne göre; Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilir.

TMK m. 224. Hükmüne göre; Kural mal rejiminde (Yasal mal rejimi=edinilmiş mallara katılma rejimi (= TMK. m. 202 f.I, 218-241)) eşlerden her biri kendi borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı bütün malvarlığıyla sorumlu olduğu gibi eklenecek değerler mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. (TMK m. 229)

TMK m. 241 f.I. hükmüne göre; Kural mal rejiminin tasfiyesi sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.

Butlan Kararı Verilmesinden Sonra Sonuçları

Butlan kararının kesinleşmesi tarihinden sonra sakat evlilik üçüncü kişiler açısından da geçerliliğini kaybeder.

Butlan Kararının Çocuklar Yönünden Hukuki Sonuçları TMK m. 157

Butlan Kararının Çocuklar Yönünden Sonuçları (TMK m. 157)

Butlan kararının çocuklar yönünden sonuçlarını aşağıdaki konu başlıklarına göre inceleyeceğiz;

  • Evlilik içinde doğmuş sayılma – TMK m.157 f.I.
  • Boşanmaya ilişkin hükümleri uygulama – TMK m.157 f.I
  • Vatandaşlık – TVK m.5 f.II

Belirlemiş olduğumuz bu ana başlıkları tek tek incelemeye başlayalım.

Evlilik İçinde Doğmuş Sayılma (TMK m. 157 f. I, 285 f. I)

Aile mahkemesi tarafından butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar. Yani kandırılma korkutma veya aldatılma gibi iyi niyetli olmayan sebeplerin varlığı çocukların evlilik içerisinde doğmuş oldukları gerçeğini değiştirmez.

TMK m.285 f.I hükmüne göre; Butlanına karar verilen evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk da ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılır.

Boşanmaya İlişkin Hükümleri Uygulama (TMK m. 157 f. II)

Boşanmaya ilişkin hükümlerin uygulanması butlan kararının çocuklar yönünden gerçekleşen sonuçlarından olup aşağıdaki kapsamda uygulanmaktadır;

  • Velayet – TMK.m.336 f.III
  • Kişisel ilişki – TMK.m.182 f.I, 323
  • İştirak nafakası – TMK.m.182 f.II

Belirlemiş olduğumuz başlıkları detaylıca ifade edelim.

Velayet (TMK. Madde 157 f.II, 182 f.I, 336 f. III)

TMK m.157 f.II hükmüne göre; Butlan davalarında çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanacağından butlan kararıyla birlikte olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın velayet haklarını düzenler.

‘..Davalıların bu evlilikten olma 12.03,2001 doğumlu Enes adlı bir çocukları bulunmaktadır. Mahkemece evliliğin butlanına karar verilse dahi çocuğun evlilik içinde doğmuş sayılacağı (TMK. md.157) dikkate alınarak velayet ve kişisel ilişki yönlerinden bir düzenleme yapılması yasal bir zorunluluktur. Bu yön dikkate alınarak müşterek çocuğun velayeti konusunda herhangi bir hüküm kurulmaması doğru olmamıştır.” Y2HD, 13.05.2010,6***5-9***8

Velâyet, evlenmenin butlanında çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

Kişisel ilişki (TMK. m. 157 f. II, 182 f, 1,323)

TMK m. 157 f. II hükmüne göre; Butlan davalarında çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır. Hakimin butlan kararıyla birlikte olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.

TMK m 323. Hükümlerine göre; Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.

TMK. m. 182 f. II hükümlerine göre; Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur.

İştirak nafakası (TMK. m. 157 f. II, 182 f. II)

TMK m. 157 f. II hükmüne göre; Butlan davalarında çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanacağından butlan kararıyla birlikte velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş TMK m. 182 f. II. hükmüne göre, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Butlan davasına bakan hâkim istem hâlinde, TMK m. 182 f. III. Hükmüne göre; irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

Vatandaşlık (TVK m. 7 f.I)

Türkiye içinde veya dışında Türk vatandaşı ana veya babadan evlilik birliği içinde doğan çocuk Türk vatandaşıdır.

Butlan kararı verilmiş olsa bile bu evlilikte dünyaya gelen ve doğumla Türk vatandaşlığını kazanan çocuklar ana babası iyiniyetli olmasa bile Türk vatandaşlığını korur.

Boşanma ile Evliliğin iptali (Butlan) Davası hukuksal karşılaştırma

Boşanma İle Karşılaştırma

Boşanma, geçerli olarak kurulmuş olan bir evlenmenin eşlerin sağlığında kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir.

Buna karşılık evlenmenin butlanı, geçersiz olarak kurulmuş olan bir evlenmenin kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir.

Evlenmenin butlanını boşanma ile karşılaştırmayı aşağıdaki konu başlıklarına göre yapacağız;

  • Benzerlikler
  • Farklılıklar

Evlenmenin butlanını boşanma ile karşılaştırma konusunda belirlediğimiz ana başlıkları daha detaylı ifade etmeye çalışalım.

Benzerlikler

Evlenmenin butlanı boşanma ile aşağıdaki benzerlikleri taşımaktadır;

  • Evliliğe son vermek,
  • Hakim kararı ile sonlanma,
  • Bitirici sayım

Şimdi evlenmenin butlanı ile boşanma arasındaki benzerlikler konusunda belirlediğimiz konu başlıklarını açıklamaya çalışalım.

Evliliğe Son Vermek

Evlenme doğal olarak ölümle son bulduğu halde patolojik olarak boşanma ya da butlan ile son bulabilir. Gerek boşanma ve gerekse evlenmenin butlanı kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak evliliğin sona erdirilmesidir.

Hakim Kararı İle Sonlanma

Boşanma ölüm, ölüm karinesi, fesih, cinsiyet değişikliği ve iptal gibi evliliği sonlandıran sebeplerden biridir. Boşanma, evlilik birliğinin hakim kararı ile sona erdirilmesidir.

Gerek boşanma ve gerekse evlenmenin butlanı kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesi ile de benzerlik göstermektedir.

Bitirici Sayım

Çağdaş ülkelerde uygulanan sistem belirli sebeplere dayanarak hakim kararıyla boşanma sistemidir. Boşanmaya yer vermeyen Katolik Kilisesi Hukukuna karşı bir reaksiyon olarak Protestan Kilisesi Hukuku ortalama bir yol bulmuştur.

Bu sistemde boşanma konusunda kanunda belirlenen bir sebebe dayanılmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu da bu görüşe dayanmaktadır.

743 sayılı Türk Kanunu Medenisi önceki hukukumuzda boşanmak için yasal bir sebep aranmadığı için 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin boşanma hükümleri devrimci bir karakter taşımaktadır.

Hakim ancak kanunda yazılı bir sebeple boşanmaya karar verebilir.

Gerek boşanma ve gerekse evlenmenin butlanı evliliğin sadece kanunda Öngörülen sebeplere dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesi ile de benzerlik göstermektedir.

Farklar

Evlenmenin butlanı boşanma ile aşağıdaki farklılıkları taşımaktadır;

  • Dava açmada tercih olanağı,
  • Dava türünde tercih olanağı

Şimdi evlenmenin butlanı ile boşanma arasındaki farklılıklar konusunda belirlediğimiz bu başlıkları da detaylandırmaya çalışalım.

Dava Açmada Tercih Olanağı

Mutlak butlan davası açmak Cumhuriyet savcısı için bir görev oluşturmaktadır.

Bu sebeple mutlak butlan sebeplerini Öğrenen Cumhuriyet savcısı TMK m. 146 f. I. Hükümlerine dayanarak mutlak butlan davasını re’sen açar.

İstisnalar dışında mutlak butlanla sakat olan evlilik kural olarak kamu düzenini zedelediğinden mutlak butlan davası TMK m. 147 f. II altında yapılan düzenlemelere göre; ilgisi olan herkes tarafından açılabilir.

Sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen dava edilemez; fakat her ilgili, mutlak butlanın karar altına alınmasını isteyebilir.

Oysa boşanma davası açmak ya da açmamak eşlerin tercihine kalmıştır. Kanunda öngörülen boşanma sebepleri gerçeklemiş olsa bile eşleri boşanma davası açmaya kimse zorlayamaz. Boşanma davasının eşler yerine başkaları tarafından açılma olanağı da bulunmamaktadır.

Görüldüğü üzere boşanma ve evlenmenin mutlak butlanında dava açmada tercih olanağı yönünden farklılıklar göstermektedir.

Dava Türünde Tercih Olanağı

Butlan sebepleri ile boşanma sebepleri bir arada gerçekleşmişse boşanma davası ya da butlan davası açma konusunda eşlerin tercih olanağı varken Cumhuriyet savcısının böyle bir tercih olanağı yoktur. Cumhuriyet savcısının boşanma davası açma yetkisi bulunmamaktadır.

Görüldüğü üzere butlan sebepleri ile boşanma sebepleri bir arada gerçekleşmişse dava türünde tercih olanağı yönünden farklılıklar göstermektedir.

Sadece İptal Davası Açılmışsa

Butlan sebepleri ile boşanma sebepleri bir arada gerçekleşmişse boşanma davası ya da butlan davası açma konusunda Cumhuriyet savcısının tercih olanağı olmadığından koşulları varsa butlan davası açması gerekir.

Buna karşılık butlan sebepleri İle boşanma sebepleri bir arada gerçekleşmişse eşlerin boşanma davası ya da butlan davası açma konusunda tercih hakları bulunduğundan koşulları varsa sadece butlan davası açma tercihini kullanabilir.

Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usulü bakımından boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.

“…Evlenmenin iptali halinde eşler arasındaki tazminata boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.” Y2HD, 12.12.2006, 6***3-1***8.

Evlenmenin butlanı davasında toplanan delillerle geçerli bir evliliğin hiç kurulmadığı anlaşılırsa evliliğin yokluğunun tespitine karar verilmelidir.

“…Türk Medeni Kanununun 141. maddesi uyarınca evlenme töreninin evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılması yine eşlerin yetkili evlendirme memuru önünde evlenme iradelerini açık-lamaları gerekir. Taraflar arasında bu şekilde bir evlenme akdi bulunmadığından evlenme yok hükmündedir. Evliliğin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekirken boşanmaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” Y2HD, 31.03.2003, 3***7-4***2.

“.. .Dava evliliğin yokluğunun tespitine ilişkindir. 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin 109 ve 4721 Sayılı Medeni Kanunun 142. maddesi; evlendirme memurunun evleneceklerden her birine birbirleriyle evlenmek isteyip istemediklerini soracağını, evlenmenin, tarafların olumlu sözlü cevaplarının verildiği anda oluşacağını, memurun evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklayacağını ve evliliği bu şekilde hükme bağlamıştır. Toplanan delillerden; evlendirme işleminin 1.7.1998 tarihinde, Bingöl İçpınar Köyü muhtarlığınca yapıldığı ve kocanın (Şükrü Baran’ın) bu evlendirme işlemine katılmadığı, Şükrü yerine babası Ahmet’in iştirak edip tutanağı imzaladığı anlaşılmaktadır. Bu açıklama karşısında evlenme yok hükmündedir. Mahkemece yukarıdaki açıklama çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, yasanın yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” Y2HD, 13.01.2004. 1***8-1***3.

İptal Olmazsa Boşanma Davası Açılmışsa

Butlan sebepleri ile boşanma sebepleri bir arada gerçekleşmişse dava açma konusunda tercih hakları bulunan eşler evlenmenin butlanı olmazsa boşanma davası açabilir.

Bu konuda Yargıtay’da yapılan uygulamaya örnekler verebiliriz:

Davacı, evliliğin iptali olmadığı takdirde boşanma isteminde bulunulabilir.

“Türk Medeni Kanununun 151. madde koşullan oluşmadığından evliliğin iptali isteminin reddine ve delillerin evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına ilişkin boşanma İstemi doğrultusunda değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.” Y2HD. 29.01.2007, 2***6-5***5.

“…Davacı dava dilekçesinde terditli olarak Türk Medeni Kanununun 145. maddesi gereğince mutlak butlana dayalı evliliğin iptalini istemiş, bu kabul edilmediği takdirde nisbi butlan nedeniyle evliliğin iptalini bu da olmadığı takdirde akıl hastalığına dayalı boşanma isteminde bulunmuştur. Mahkemece davacının davası Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince kabul edilerek tarafların boşanmasına karar verilmiş İse de; olayda Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle davacının mutlak butlan; nisbi butlan ve akıl hastalığına dayalı istemlerinin incelenerek varılacak sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Y2HD. 11.03.2008, 1***0-3***7.

“..Dava, kademeli olarak nisbi butlan sebebiyle evliliğin iptali (TMK.md.149/2, 150/2) bu mümkün olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma (TMK.md.166/1) İstemi ile açılmıştır. Mahkemece dava sadece evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası olarak nitelendirilip, toplanan deliller bu çerçevede değerlendirilerek ret hükmü kurulmuştur. Mahkemece yapılacak iş öncelikle; Delillerin nisbi butlan sebebiyle evliliğin iptali yönünden değerlendirilerek olumlu ya da olumsuz bir karar vermekten İbarettir.” Y2HD, 07.10.2008, 1***6-1***2

Evlenmenin butlanı koşulları oluşmuşsa butlan kararı yerine boşanmaya karar verilemez.

“…Uyulmasına karar verilen bozma kararına göre evlenmenin mutlak butlanla batıl olması sebebiyle iptaline karar verilmesi gerekirken tarafların boşanmalarına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” Y2HD. 22.03.2007, 3***9-4***3.

Evlenme akdinin yokluğuna ya da iptaline karar verilmişse boşanma davası konusuz kalır.

Cumhuriyet savcısının boşanma davası açma yetkisi bulunmadığından evlenmenin butlanı olmazsa boşanma davası şeklinde kademeli dava açamaz.

Sadece Boşanma Davası Açılmışsa

Butlan sebepleri ile boşanma sebepleri bir arada gerçekleşmişse dava açma konusunda tercih hakları bulunan eşler boşanma davası açma tercihini kullanabilir. Boşanma davasını incelemekte olan aile mahkemesi evlenmenin mutlak butlan ile sakat olduğunu belirlese bile açılan bir dava yoksa bunu kendiliğinden dikkate alamaz. Y2HD,4.03.1980, 1***4-1***9.

Ancak Cumhuriyet savcısı ya da ilgililer tarafından açılmış bir butlan davası varsa/açıldığı boşanma davası içinde anlaşılmışsa butlan davasının sonucu beklenmelidir. Çünkü evlenmenin iptaline karar verildiği andan itibaren görülmekte olan boşanma davası konusuz kalır.

Türk Hukukunda Evliliğin Butlanını (Evliliğin İptalini) Gerektirmeyen sebepler

Butlanı Gerektirmeyen Sebepler

Butlanı gerektirmeyen sebepler TMK m. 154-155 hükümleri ile düzenlenmiştir.

Evlenmenin butlanını gerektirmeyen sebepler 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda aşağıdaki şekilde gösterilmiştir;

  • Bekleme (iddet) süresine uymama – TMK m. 154
  • Şekil kurallarına uymama – TMK m. 155

Şimdi evlenmenin butlanını gerektirmeyen yukarıda belirlemiş olduğumuz konu başlıklarını ifade etmeye çalışalım.

Bekleme Süresine Uymama (TMK m. 154)

Kadın için öngörülen bekleme (iddet) süresi Evlendirme Yönetmeliğinde Madde 2/ı hükmü altında, kan karışımını önlemek amacı ile evliliği son bulan kadının yeniden evlenmesi için gereken üçyüz günlük süre olarak tanımlanmıştır.

TMK m. 132 f. I altında yapılan düzenlemede Kadın için öngörülen bekleme süresine göre; evlilik herhangi bir sebeple sona ermişse evliliği sona eren kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez.

Kadın için öngörülen bekleme süresi kesin olmayan evlenme engellerinden olduğundan kadın için öngörülen bekleme süresine uymadan yapılan evlenmeler ise geçerli olup iptal edilmesi de mümkün değildir.

Bu husus TMK m. 154 hükmünde yer alan “Kadının bekleme süresi bitmeden evlenmesi, evlenmenin butlanını gerektirmez.” hükmüyle açıkça düzenlenmiştir.

Şekil Kurallarına Uymama (TMK m. 155)

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda evlenmenin butlanını gerektirmeyen sebeplerden diğeri de şekil kurallarına uymama olarak gösterilmiştir.

Bu husus TMK m. 155 hükmünde yer alan “Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez.” hükmüyle açıkça düzenlenmiştir.

Diğer şekil kurallarından olup evlenmenin butlanını gerektirmeyen sebeplere aşağıdaki örnekleri verebiliriz;

  • Evlendirme memurunun açıklama yapmaması,
  • Evlendirme memurunun özelliklerinin eksik bulunması,
  • Evlendirme memurunun cübbe giymemesi,
  • Evlendirme töreninde tanık bulunmaması,
  • Tanığın tam ehliyetli bulunmaması,
  • Tanığın evlenenleri tanımaması,
  • Tanığın kimliğinin doğrulanmaması,
  • Evlenme töreninin tek tanıkla yapılması,
  • Evlenme törenine davetli katılmaması,
  • Evlenme kütüğünün imzalanmamış olması,

Şimdi bu başlıkların hepsini tek tek detaylandıralım.

Evlendirme Memurunun Açıklama Yapmaması

Evlendirme memuru, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda evlenme oluştuğu için kural olarak evlenmenin gerçekleştiğini açıklama zorunluluğu var ise de bu açıklamanın evlendirme memuru tarafından yapılmamış olması/unutulması/alçak sesle yapılmış olmasının gerçekleşen/ tamamlanmış olan evlilik işleminin geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır.

Başka bir anlatımla evlendirme memuru hiçbir açıklamada bulunmasa da evlilik geçerlidir.

Evlendirme Memurunun Özelliklerinin Eksik Bulunması

Evlendirme Yönetmeliği Madde 43 hükmüne göre; Evlendirme memuru olarak görevlendirilecek memurların öncelikle öğrenim derecesi yüksek olanların yanı sıra konuşma yeteneği iyi ve diksiyonu düzgün bulunanlar arasında genel kültür ve davranışları bakımından olumlu olanlar seçilir.

Evlendirme memuru bu Özelliklerden yoksun olsa da yapılan evlilik geçerlidir.

Evlendirme Memurunun Cübbe Giymemesi

Evlendirme memurunun evlendirme töreninde modeli Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenen özel bir cübbe giymesi şart ise de törende özel cübbe giyilmemiş olsa da evlilik geçerlidir.

Evlendirme Töreninde Tanık Bulunmaması

Evlenme töreni yapılırken tanık bulunmaması evlenme işleminin yapılmasına engel ise de buna rağmen yapılmış olan evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda evlenme oluştuğu için geçerlidir.

Tanığın Tam Ehliyetli Bulunmaması

Tam ehliyetli olmayan bir kişinin tanıklığı geçerli değildir. Evlenme töreni yapılırken tanıkların tam ehliyetli bulunmaması evlenme işleminin yapılmasına engel ise de buna rağmen yapılmış olan evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda evlenme oluştuğu için geçerlidir.

Tanığın Evlenenleri Tanımaması

Evlenme töreni yapılırken tanığın evlenecekleri tanımaması kimliğin doğruluğuna şahit olabilmesini sağlayamayacağından bu husus evlenme işleminin yapılmasına engel ise de buna rağmen yapılmış olan evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda evlenme oluştuğu için geçerlidir.

Tanığın Kimliğinin Doğrulanmaması

Evlenme töreninde tanığın kimliğini ispatlayamaması sebebiyle evlenme yapılamaz ise de buna rağmen yapılmış olan evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda evlenme oluştuğu için geçerlidir.

Evlenme Töreninin Tek Tanıkla Yapılması

Evlenme töreninde bir kişinin tanıklığı geçerli değilse de buna rağmen yapılmış olan evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda evlenme oluştuğu için geçerlidir.

Evlenme Törenine Davetli Katılmaması

Evlenmenin, evlendirmeye yetkili bir görevli önünde en az iki tanıkla birlikte ve bizzat tarafların huzuru ile aleni olarak yapılması yeterli olup törene hiçbir davetlinin katılmamasının evlenmenin geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır,

Evlenme Kütüğünün İmzalanmamış Olması

Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorduktan sonra tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikten sonra evlenme kütüğünün imza edilmemiş olması/imzanın unutulması/imzadan kaçınılmasının evlilik işleminin geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır.

Bu konuda Yargıtay’da yapılan uygulamaya örnek verebiliriz;

“..Yapılan soruşturma, toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarından, ölen Abdülbahri ile davalı Taniye’nin evlendirme memuru önünde bizzat hazır bulundukları ve bu amaca uygun iradelerini tanıkların önünde sözlü olarak açıkladıkları anlaşılmaktadır. Akit, amaca uygun iradelerin evlendirme memuru huzurunda sözlü olarak açıklanmasıyla oluşmuştur. (TKM. md. 109, TMK. md.142) Bu iradelerin sözlü olarak açıklanmasından sonra defterin imza edilmemiş olması, gerçekleşen evliliği hükümsüz hale getirmez. Evlenen Abdülbahri’nin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olduğuna ilişkin bir delil de getirilmemiştir. O halde isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” Y2HD, 18,03.2008, 1***4-3***6

Korkutma Sebebi ile Evliliğin İptali İstemi – Butlan Davası

Korkutma (TMK m. 151)

Evlenme sözleşmesinin geçerli olabilmesi için iç irade ile dış irade arasında uyumsuzluk bulunmaması gerektiğinden iç irade ile dış irade arasındaki uyumsuzluk irade sakatlığının göstergesidir.

TMK m. 151. Hükmüne göre; Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.

Görüldüğü üzere her korkutma evlenmenin iptali sebebi oluşturmamaktadır. Korkutma ancak iç irade ile dış irade arasında uyumsuzluğa sebebiyet verecek derecede gerçekleştiğinde evlenmenin iptali istenebilir.

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekmektedir;

  • Korkutma gerçekleşmelidir,
  • Korkutma eşe veya yakma yönelik olmalıdır,
  • Korkutma ağır tehlikeye yönelik olmalıdır,
  • Korkutma mevcut veya pek yakın tehlikeye yönelik olmalıdır,
  • Korkutma ile evlilik arasında illiyet bağı bulunmalıdır,
  • Korkutma ile ilgili ceza dosyası sonucu beklenmelidir

Yukarıda belirlemiş olduğumuz konu başlıklarını daha detaylı ifade edelim.

Korkutma Gerçekleşmelidir

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için herhangi bir kimse tarafından yapılmış olması yeterli ve gereklidir.

Diğer Eş Tarafından Korkutma

Eşlerden biri diğer eş tarafından kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş ise evlenmenin iptalini dava edebilir.

Eşlerden birinin kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutulmadan evlenmeye razı olduğu anlaşılıyorsa evlenmenin iptalini davası ret edilmelidir.

Uzun Süre Arkadaşlık Korkutmanın Olmadığına Karinedir

Uzun süre arkadaşlık sonucunda gerçekleşen evlenme korkutmanın yokluğuna karinedir.

“..Nikah akdi 2.12.2004 tarihinde yapılmış, davacı Şanlıurfa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/19 esas sayılı dosyasının 17.5.2005 tarihinde yapılan duruşmasında davalıyı tanıdığını, bir yıl arkadaşlık yaptığını ve resmen evlendiğini beyan etmiştir. Mahkeme huzurunda baskının devam ettiği kanıtlanamamıştır. Davacının evlendirme memuru önünde bizzat hazır bulunmadığı ve evlenmenin şekil şartlarının bizzat kendisi tarafından yerine getirilmediğine dair iddiaları dışında dosyada delil bulunmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” Y2HD, 30.04.2009, 3***7-8***4

Kuşkusuz ki uzun süren arkadaşlığa rağmen evlenmeden vazgeçilmiş olabilir. Bu sebeple karinenin aksi ispat edilebilir.

Resmi Görevlilerden Yardım İstememe Korkutmanın Olmadığına Karinedir

Evlenme ani olan bir hukuki olay değildir. Bu süreç içinde resmi görevlilerle muhatap olunmaktadır. Her an yardım istenmesi mümkündür. Bu tür bir yardım isteme olanağının kullanılmaması da korkutmanın yokluğuna karinedir.

“..Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağılığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini isteyebilir (TMK.md. 151). Toplanan delillerden; tarafların 08.09.2007 tarihinde evlenmek amacıyla Kütahya’dan kaçarak Gediz’in Samralar köyüne gidip 2 gün kaldıkları, 10.09.2007 tarihinde Gediz ilçesinde bir arzuhalci bürosunda muhtar ve tanıklarla birlikte resmi evrakları hazırladıkları, ilçede Sağlık Ocağı ve Verem Dispanserinden ayrı ayrı evlenmeye engel bulunmadığına dair belge aldıkları, davacı kadının zorla kaçırılmadığı gibi bahse konu aşamalarda da baskı altında tutulmadığı, resmi görevlilerden yardım isteme imkanı bulunduğu halde sesiz kalarak evlenme işlemlerini rızasıyla yaptığı, Kütahya’ya geri dönmelerinden sonra kadının ailesinden korkusu nedeniyle kaçırıldığı yönünde beyanda bulunarak şikayetçi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı kadının, zorla kaçırıldığı ve korkuyla evliliğe razı edildiği, kurtuluncaya kadar da baskı altında tutulduğu ispat edilememiştir. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” Y2HD. 07.10.2010, 1***9-1***0

Kuşkusuz ki korkutmanın etkisinden kurtulamamış olma sebebiyle evlenmeden vazgeçilmemiş olabilir. Bu sebeple karinenin aksi ispat edilebilir.

Başkası Tarafından Korkutma

Korkutma diğer eş tarafından yapılabileceği gibi başkaları tarafından da yapılabilir. Korkutmanın kim tarafından yapıldığının bir önemi bulunmamaktadır Yeter ki eşlerden biri kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş olsun.

“..Toplanan delillerden davacının, zorla kaçırılmanın yarattığı korku ve endişe içinde, davalı ve ailesinin baskısı altında nikah yapılmasına rıza göstermek zorunda kaldığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 151.maddesinin koşullan oluşmuştur. Davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde red hükmü kurulması doğru olmamıştır.” Y2HD, 11.01.2010, 1***8-1***3

Korkutma Eşe veya Yakına Yönelik Olmalıdır

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için eşe ya da yakınlarından birine yönelik olması gerekmektedir.

Korkutma Eşe Yönelik Olmalıdır

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için sadece eşe yönelik olması yeterlidir. Ayrıca korkutmanın yakınlarına da yönelik olması gerekmemektedir.

Korkutmanın herkes tarafından ciddiye alınır nitelikte olması gerekli değildir. Korkma nisbi bir kavramdır. Herkesin korktuğu şeyler farklıdır. O halde önemli olan korkutulan eşin özellikleridir.

Yılan görünce aklını oynatan insan da vardır yılanı koynuna alıp yatan insan da vardır. Kapalı yer fobisi olan bir kişinin başkası için çok kısa sayılabilecek sürede kapalı yerde tutulması onun için asla katlanılamayacak boyutta ciddi bir korku yaratması mümkündür.

Korkutma Yakına Yönelik Olmalıdır

Sadece eşin yakınlarından birine yönelik korkutma da evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda yakınların kimler olduğu konusunda bir sınırlama getirilmediğinden yakınların tespiti hâkimin takdirine bırakılmıştır

Korkutmanın eşlerden birinin aşağıdaki yakınlarına yönelik olması sebebiyle evlenmenin iptaline karar verilebilir;

  • Eşin kan hısımları,
  • Eşin kayın hısımları,
  • Eşin iş arkadaşları,
  • Eşin okul arkadaşları,
  • Eşin ortakları,
  • Eşin doktoru,
  • Eşin öğretmeni,
  • Eşin askerlik arkadaşları,
  • Eşin teknik direktörü vb.

Yakın kavramının tespitinde eşin her türlü sırlarını, dertlerini, korkularını, dünya görüşünü, inancını, mutluluğunu, sevincini, tasalarını, hobilerini, .endişelerini paylaşması ölçü olarak hâkim tarafından dikkate alınmalıdır.

Korkutma Ağır Tehlikeye Yönelik Olmalıdır

TMK madde 151. Hükümlerine göre; Kendisinin veya yakınlarından biri ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.

Ağır tehlike oluşturmayan korkutmalar sebebiyle evlenmenin iptali dava edilemez. Örneğin “Benimle evlenmezsen yıllardır özenle büyüttüğün pala bıyıklarını keserim!” şeklindeki korkutma ağır bir tehlikeye yönelik korkutma değildir. “Bıyığımı keseceği için korktum da onun için evlendim!” denilemez.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hangi hallere özgü korkutmaların ağır tehlike oluşturabileceğine işaret etmiştir. Bu kapsam dışında kalan korkutmalar sebebiyle evlenmenin iptali dava edilemez.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda aşağıdaki durumlarda gerçekleşen korkutmaların ağır tehlike oluşturduğu kabul edilmektedir;

  • Hayata yönelik korkutma,
  • Sağlığa yönelik korkutma,
  • Namusa yönelik korkutma,
  • Onura yönelik korkutma

Bu konu başlıklarını daha detaylı ifade etmeye çalışalım

Hayata Yönelik Korkutma

TMK m. 151. Hükümlerine göre; Ağır tehlike oluşturduğu için hayata yönelik korkutma ile evlenmeye razı edilmiş eş evlenmenin iptalini dava edebilir.

Buna karşılık “Mal canın yongasıdır” deseler de mala karşı her türlü korkutma iptal sebebi oluşturmaz. Bu sebeple akçalı işlerdeki korkutmalarda TMK m. 151 hükmünün uygulanması mümkün değildir.

Örneğin bir işadamına “Evlenmezsen fabrikanı yakacağım!” demek, bir işçiye “Evlenmezsen seni işten çıkartacağım!” demek, çocuğa “Evlenmezsen seni mirasçılıktan çıkartacağım!” demek korkutma sebebiyle evlenmenin iptalini gerektirmez.

Sağlığa Yönelik Korkutma

TMK m. 151. Hükümlerine göre; Ağır tehlike oluşturduğu için sağlığa yönelik korkutma ile evlenmeye razı edilmiş eş evlenmenin iptalini dava edebilir.

Çok acil, önemli ve maliyeti ile riski yüksek bir kalp ameliyatına girmekte olan fakir ve kimsesiz bir kişiye özel hastane sahibinin “Eğer bugün kızımla evlenmezsen yarın sabah ameliyatın yapılmayacak” denirse bu korkutma ağır tehlike oluşturan ve sağlığa yönelik bir korkutma sayılır. Her ne kadar özel hastane sahibinin fakir bir kimseye bunu demeyeceğini herkes kabul etse de örnek örnektir.

Evlenmeden sonra süresi içinde evlenmenin sağlığa yönelik korkutma sebebiyle iptali istenebilir.

Namusa Yönelik Korkutma

TMK m. 151. Hükümlerine göre; Ağır tehlike oluşturduğu için namusa yönelik korkutma ile evlenmeye razı edilmiş eş evlenmenin iptalini dava edebilir.

Kızı kaçırılarak bir köyde hapis halinde tutulan kişiye “Muhtarın kızı ile bugün evlenmediğin takdirde kaçırdığımız kızının saat: 18.00’de hep birlikte ırzına geçeceğiz!” şeklindeki korkutma ağır tehlike oluşturan ve namusa yönelik bir korkutma sayılır.

Evlenmeden sonra süresi içinde evlenmenin namusa yönelik korkutma sebebiyle iptali istenebilir.

Onura Yönelik Korkutma

TMK m. 151. Hükümlerine göre; Ağır tehlike oluşturduğu için onura yönelik korkutma ile evlenmeye razı edilmiş eş evlenmenin iptalini dava edebilir.

Ünlü bir bankanın genel müdürünün genel müdür yardımcısı ile birlikte genel müdürlük binasındaki makam odasında mesai saatlerinde eşcinsel görüntülerini gizlice çekerek “Bankanızda gişe memuru olarak çalışmakta olan kızım ile bugün evlenmediğin takdirde eşcinsel görüntülerini yarın sabah basına ve internete servis edeceğiz!” şeklindeki korkutma ağır tehlike oluşturan ve onura yönelik bir korkutma sayılır.

Evlenmeden sonra süresi içinde evlenmenin onura yönelik korkutma sebebiyle iptali istenebilir.

Korkutma Mevcut veya Pek Yakın Tehlikeye Yönelik Olmalıdır

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için mevcut veya pek yakın tehlikeye yönelik olması gereklidir.

Korkutma Mevcut Tehlikeye Yönelik Olmalıdır

Kuşkusuz ki kendisinin veya yakınlarından birine yönelik tehlikenin mevcut olması korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için yeterlidir.

Korkutma Pek Yakın Tehlikeye Yönelik Olmalıdır

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için tehlikenin mevcut olmasa da pek yakın olması da yeterlidir.

Buna karşılık pek yakın olmayan tehlikeye yönelik korkutmalar iptal sebebi sayılamaz, örneğin “Benimle evlenmezsen, ilk eşinden olma kızın evlendiğinde doğuracağı ilk çocuğunu öldürürüm!” korkutması hiç de yakın olmayan bir tehlikeyi içermekte olduğundan iptal sebebi oluşturmaz. Kaldı ki davacı eşin ilk eşten olma kızının evlenip evlenmeyeceği belli olmadığı gibi çocuğunun dahi olup olmayacağı bile belli değildir.

Korkutma ile Evlilik Arasında İlliyet Bağı Bulunmalıdır

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için korkutma ile evlilik arasında illiyet bağı bulunmalıdır.

Korkutma gerçekleşmesiydi bile evlenmenin gerçekleşeceği anlaşılmakta ise korkutma ile evlenme arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı için evlenmenin iptali dava edilemez.

Korkutma İte İlgili Ceza Dosyası Sonucu Beklenmelidir

Korkutmanın evlenmenin iptali sebebi olarak kabul edilebilmesi için varsa ceza davasının sonucu beklenerek deliller birlikte değerlendirilip karar verilmelidir.

“..İstek, korkutma nedenine dayalı evlenmenin iptaline ilişkindir. (TMK m. 151) Bu konuda davalı hakkında “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesince; maddi olayı belirleyecek şekilde verilip kesinleşecek bir beraat veya mahkumiyet kararı evlenmenin iptali davasının sonucunu da etkileyebilecektir. O halde davalı hakkındaki ceza davasının da sonuçlanıp kesinleşmesi beklenerek tüm delillerin birlikte tartışılması gerekirken; eksik araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” Y2HD. 29.06.2009, 9***6-1***6

Evlilik Başvurusu İçin Fotoğraflı Nüfus Cüzdanı Örneği

Fotoğraflı Nüfus Cüzdanı Örneği

Evlilik başvurusu için gerekli belgeler arasında evlenme beyannamesi / evlilik beyannamesi (halk arasında bilinen ismi ile) taraflar tarafından teslim aşamasında, tarafların hazır bulundurmak zorunda oldukları belgelerin başında gelir.

Nüfus Kayıt örneği de denilen bu belge; Nüfus Müdürlüklerinden, Muhtarlardan alınan belgelerden olabilir.

Yazarın Notu: ”Farklı evlendirme dairelerinin bu konuda farklı beklentileri olabilir. Nüfus Müdürlüğünden alınan belge dışında bir başka belgeyi kabul etmiyorum diyebilir. Evlendirme memurunun Nüfus müdürlüklerine karşı sorumlulukları olması nedeni ile Bizim tavsiyemiz bu belgenin önceden Nüfus müdürlükleri tarafından düzenlenmiş belge ile başvuruyu yapmaları doğrultusundadır.”

Evlendirme Yönetmeliği Madde 18 f. IV. Hükmüne göre; “Evlenme başvurusu sırasında taraflar fotoğraflı nüfus cüzdanlarını göstermek zorundadırlar. Fotoğraflı nüfus cüzdanı gösterilmediği takdirde evlendirme memuru başvuruyu kabul etmez.”

Fotoğraflı nüfus cüzdanı örneğini evlenme dosyasına konulur.

Evlendirme Yönetmeliği Madde 20 f. VI. Hükmüne göre; “Evlendirme memuru, evlenme başvurusunda bulunan her Türk vatandaşından nüfus kayıt örneği ister ve evlenme dosyasına ekler. Nüfus kayıt örneği bulunmadan sadece nüfus cüzdanına göre evlenme yapılamaz.”

Evlenmeye Yasal Temsilcinin İzni

Evlenmeye Yasal Temsilcinin İzni

Yasal temsilcinin izni, evlenmenin maddi koşullarından olan evlenme ehliyetine sahip olmanın unsurlarındandır. Diğer bir deyişle evlenme ehliyetine sahip olmanın Türk Medeni Kanununda öngörülen diğer bir koşulu yasal temsilcinin iznini almış olmaktır.

Yasal temsilcinin izni olmadan yapılan evlilikler nisbi butlanla sakat olur. TMK m. 153 f. I.

Bu sebeple küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadan evlenirse, izni alınmayan yasal temsilci evlenmenin iptalini dava edebilir.

 

Evlenme Başvurusu Evlenme Beyannamesi ile Yapılır

Başvuru Şekli

Evlendirme Yönetmeliği hükümlerine göre doldurulan ve aksi ispat edilinceye kadar doğruluğu kabul edilen evlenmek istenildiğine dair başvuru belgesine beyanname denilmektedir. Halk İçinde evlenme/evlilik beyannamesi ismi ile de anılmaktadır.

Evlenme başvurusu evlenme beyannamesi ile yapılmaktadır.

Yazılı Başvuru (TMK m. 135)

Ev. Yön, m. 17 f. VI. Hükmüne göre; Evlenme isteğine ilişkin bildirim yazılı hale getirilmediği sürece diğer işlemlere başlanılmaz.

Evlendirme memuruna evlenmek isteyenler tarafından fotoğraflı nüfus cüzdanı gösterilmemişse yazılı başvuru kabul edilemez.

Başvuru; kadın ve erkek veya onların vekillerince örneğine uygun olarak düzenlenmiş ve imza edilmiş olan evlenme beyannamesi ile yapılır. Evlenme beyannamesinde yer alan imzaların onaylanması gerekir. Bunun için bizzat başvuru yapılması sırasında kimlik gösterilmesi ile evlendirme memurunun gözetiminde onay verilmesi sureti ile olabildiği gibi, noterden imza sirküsü getirmek sureti ile vekiller tarafından da imza beyannamesi ile evlilik beyannamesi bir arada verilebilir.

Her iki tarafın başvuru sırasında birlikte olması halinde imzaların onaylanması başvuruyu kabul eden memur tarafından yapılır.

Taraflardan birinin bulunmaması ve evlenme beyannamesini imza etmiş olması halinde bu beyannamedeki imzanın onaylanması gerekmektedir. Onaylama işlemi noter tarafından yapılabileceği gibi köy veya mahalle muhtarları tarafından da yapılabilir.

Evlenecekler işçi veya memur iseler beyannamedeki imzanın dairesi amirlerince onaylanmış olması şarttır.

Sözlü Başvuru (TMK m. 135)

TMK m. 135. Hükmüne göre; “Evlenme başvurusu evlenecek olan kadın ve erkek tarafından evlendirme memurluğuna yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilir.”

Ev. Yön. m. 18 f. V. Hükmüne göre; “Evlenme başvurusu sözlü olarak yapılmışsa sözlü başvuru evlendirme memuru huzurunda evlenme beyannamesine geçirilerek taraflarca imzalanır. Evlendirme memurları tarafından da imzalar tasdik edilir.”

İmza Atamayanlar

Ev, Yön. m. 19 f. I  Hükmüne göre; “Evlenmek için başvuranlar imza atamayan olduğu takdirde, imza edeceği yerlere sol elinin işaret parmağının izi alınır. Varsa kendi adına kazılı bulunan mührü de basılır.

Yine Ev, Yön. m. 19 f. I Hükmüne göre; Başvuruda bulunanın sol el işaret parmağı yoksa parmak İzi sırası; başparmak, orta parmak, yüzük parmağı ve küçük parmak şeklindedir. Eğer sol elinin parmakları eksikse, parmak izi sırasına göre mevcut olan parmağın izi alınır. Sol elin olmaması halinde sağ el için, sol elde belirtilen işlem uygulanır ve bu durum beyanname üzerinde açıklanarak evlendirme memurunca imza edilip mühürle tasdik edilir.

Sağır ve Dilsizler

Evlenmek için başvuranlar sağır ve dilsiz ise bu kişiler evlenmeye dair İsteklerini özel işaretlerle belirlemeleri gerekir. Başka bir anlatımla İrade açıklaması özel işaretle yapılır. Bunun için geçerli olan işaret dilini de kabul edilebileceği yönetmelik içinde olmasa bile genelde ile yetkililere bildirilmiştir.

Evlenme başvurusu sırasında ihtiyaç duyulduğu takdirde işlem bu özel işaretlerden anlayanlar aracılığıyla sonuçlandırılır. Bu gibi hallerde aracılık yapanların da imzalan alınır.

Yurt İçinde Yapılan Evlendirme

Yurt içinde Yapılan Evlendirme (5490 SK m. 23)

5490 sayılı Kanun m. 23 f, I.  Hükmüne göre; Evlendirme işlemini yapanlar; evlenmenin yapıldığı tarihten itibaren on gün içinde düzenlenecek evlenme bildirimini nüfus müdürlüğüne göndermekle yükümlüdür.

5490 sayılı Kanun m. 23 f, I. Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlüğe girdiği 4.10.1926 tarihinden önce eski hükümlere göre yapılıp da halen nüfus kütüklerine tescil edilmemiş olan evlenmeler ilgililerin mahkemeden karar almaları suretiyle aile kütüğüne tescil edilir.

Evlendirme Yönetmeliği Madde 32 f. I. Altında yapılan düzenlemelere göre de; yetkili Türk makamları önünde yurt içinde yapılan evlenmeler; evlenmenin yapıldığı tarihten itibaren on gün içinde usulüne uygun olarak düzenlenecek evlenme bildirim formu ile o yerin nüfus müdürlüğüne bildirilir.

5490 sayılı Kanun m. 23 f, I.  Hükmüne göre; İlçe nüfus müdürlüğüne gönderilen evlenme bildirimleri hakkında mevzuata göre gerekli işlemler yapılır. İşlem yapılan yerin nüfus müdürlüğü de tescil etmekle yükümlüdür.

Evlilik kaydının bir süre sicile işlenememesi evliliğin iptali nedeni değildir.

“..Davacı, F..t K….ş ile evlenmesi nedeniyle nüfusta baba hanesindeki nüfus kaydının kapatıldığını, ancak evlendiği kişinin de nüfusta “ölü” olarak kayıtlı olması nedeniyle kendi kaydının F…t’ın nüfusuna nakledilemediğinden boşlukta kaldığını ileri sürerek; baba hanesindeki “kapalı” kaydın eskisi gibi “açık” hale getirilmek suretiyle nüfus kaydının düzeltilmesini istemiştir. Yerel mahkemenin davanın kabulüne dair kararı davalı nüfus idaresi temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile F…t K…ş’ın Karşıyaka Evlendirme Memurluğunda 14.02.2000 tarihinde evlenme töreni yapılarak (TMK.md.142) resmen evlendikleri ve bu evlilik nedeniyle davacının baba hanesindeki kaydının kapatılıp, evlenerek gittiği yerin; Mihalıççık İlçesinin Dinek Köyü, cilt: 16, hane:237 olarak nüfus kaydında gösterildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Dairemizin 19.10.2009 tarihli geri çevirme kararı üzerine dosyaya eklenen Mihalıççık İlçe Nüfus Müdürlüğünün 16.11.2009 tarihli yazısı ve bu yazıya ekli nüfus kayıt örneğinden; davacının evlendiği F…t K…ş’ın ölüm nedeniyle kapalı olarak gözüken yanlış kaydının idarece açık olarak 04.09.2007 tarihinde düzeltildiği ve bu kişinin “sağ” olarak nüfusta kayıtlı olduğu görülmektedir.

Bu durumda davacının nüfus kaydının, evlendiği kişi olan F…t K….ş’ın nüfusuna taşınarak evlenme kaydının işlenmesinin önünde yasal bir engel kalmamıştır. Nüfus sicilindeki idari hata nedeniyle evlilik kaydının bir süre sicile işlenememesi evliliğin iptali nedeni değildir. Kaldı ki, evlenmenin iptaline veya boşanmaya İlişkin bir dava da bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken, kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” Y2HD, 12.04.2010,2***8-7***0

5490 sayılı Kanun m. 23 f.II. hükmüne göre; Evlenen kadının kaydı kocasının hanesine taşınır. Kocası ölen kadın yeniden evlenmedikçe ölen kocasının aile kütüğünde kalır. Ancak dilerse babasının kütüğüne dönebilir.