DOĞRU AVUKAT SEÇİMİNİ NASIL YAPABİLİRİM?
Avukat; Vekili olduğu müvekkilinin haklarını savunan ve vekalet veren bireyin;
“Eyy AVUKAT !!!! Yaptıklarının yada en önemlisi yapmadıklarının sonucunu ben yaşayacağım.”
dediği kişidir.
Türkiye’de Hukuki bir mücadele içinde olan bireylerin en sık sorduğu ve en çok cevap aranan soru “Avukat seçiminde doğru kararı ve Doğru Avukat seçimini nasıl yapabilirim?“ sorusudur.
Bu sorunun net bir cevabı yoktur. Ayrıca doğru avukat diye bir kavram da yoktur. Deneyimli veya uzman avukat daha doğru bir ifade olur ama Türkiye’de “Avukatlık Meslek Kanunu” bir avukatın kendisini bu şekilde tanımlamasına izin vermez. Aynı konu bir doktor için geçerli olmamasına rağmen avukatlar için böyle bir ayrım mevcuttur.
Yaklaşımı bunun üzerine kurgulamak bence çok daha doğrudur. Sizin yaşadığınız sorunu kapsamına alan hukuk sistemini ilgi alanı olarak gören ve bu konuda uygulama deneyimi olan avukat; “o soruna özel olarak” sizin için en uygun avukat olduğu söylenebilir.
Hukuk Sisteminin her geçen gün değişen ve yeni eklemelere sahip olan Yaşayan bir organizma olarak düşünmek en önemli noktalardan biridir.
Hukuk bir yorum bilimidir. Yorumu yapan (Karar Noktasında olan) bir hakimdir ve oda bir insandır. Avukat da bir insan ve yorum yapan biridir. Hakimin yorumunu etkilemek ve hukuk sisteminde davası ve müvekkili için en avantajlı olan pozisyonu almak ister. Karar noktası Hakim olsa da yerel mahkemelerin vermiş olduğu kararların %30 Yargıtay tarafından değiştirilmektedir. Bu değişimi sağlayan da avukattır. Bu nedenle Türkiye’de hukuk mücadelesi kısa süreli bir uğraşı olmayıp uzun soluklu bir maraton gibi düşünmek de fayda vardır.
Başarılı Avukat Nasıl Anlaşılır?
· Avukat arayışınız var ve nasıl bir avukat aradığınız konusunda fikriniz var fakat bu fikrin uygulamada nasıl sonuç vereceğini bilmiyorsunuz? “Deneyimli Avukat”
· Davanızın gerektirdiği uzmanlık alanları konusunda fikriniz var ama gerçekten isabetli bir yaklaşım mı sergiliyorsunuz? “Uzman Avukat”
· Başarılı bir avukat arıyorsunuz ama avukatlık ücretleri konusunda endişe ediyorsunuz? “Ucuz Avukat”
· Hukuk konusunda fikriniz yok ilk defa başınıza bir olay geldi ve Avukat arıyorsunuz? “Güvenilir Avukat”
· Eşiniz ile boşanma davanız var ve boşanmak istemiyorsunuz ne yapmanız lazım? “Uzman Boşanma Avukatı”
· Boşanmak istiyorsunuz ama kararsızsınız? “Aile Hukuku Avukatı”
· Hızlı Boşanmak yada Kolay Boşanmak istiyorsunuz ama eşiniz tarafından kandırılmaktan korkuyorsunuz. “Uzman Anlaşmalı Boşanma Avukatı”
· İş yerinizde sorun yaşıyorsunuz bu sizi yıpratıyor ama haklarınızı alma konusunda endişe ediyorsunuz? “Uzman İş Hukuku Avukatı”
· Yabancı ülke vatandaşısınız ve yatırım yapmak istiyorsunuz? “Uzman Ticaret ve Şirket Hukuku Avukatı”
Yukarıda toplum içindeki bireylerin avukat arayışında kendilerine sordukları sorulardan birkaç örnek vermemize karşın bu listeyi oldukça uzatabileceğimizi sizde birkaç dakikalık düşünme süresinde kabul edeceksiniz. Kişiler genellikle başlarına bir olay gelmeden ve hak arayışı konusunda bir ihlal ile karşı karşıya kalmadan önce bir avukat arayışına girmezler. Bu nedenle yıllardır avukat ve avukatlık konusunda duyulmayan ihtiyaç nedeni ile avukatlık konusunda daha önce ihtiyaç duymamış hiç kimsenin avukat seçimi konusunda fikir sahibi olması beklenemez.
Bu konuyu anlaşılır bir şekilde ifade edebilmek için bazı farklı verileri bir arada değerlendirmenize sunmalıyız. Bilimsel bir sonuç ihtiva etmesi düşünülmese de belirli kritik veriler belirli metodoloji ile bir araya geldiğinde ancak eksik değerlendirme iddiası ortaya sunulabilir. Biz yeterli olduğumuzu düşünsek de buna okuyucuların karar vermesi en doğrusu. Her okuyan kendisine özgü farklı verileri de kendi değerlendirmesine ekleyecektir nasıl olsa.
Yakın bir gelecekte gelişmiş toplumların avukata bakış açılarına ve avukatlık kavramına olan yaklaşımlarına benzer bir yaklaşımın Türk insanının da genel yaklaşımı haline gelmesi sadece bizim değil mesleğini icra eden Tüm avukatların öngörüsü ve bu avukatlar arasında da sürekli konuşulan bir konu. Fakat şu an için Türk insanının avukatlık kavramına ve avukata yaklaşımı ve bakış açısı ile Amerika veya AB nin ülke gelirine göre ilk 4 ülkesi olan Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkelerde avukatlara bakış açısının ne olduğunu anlamak lazım.
Bunu somut bir şekilde ifade etmek gerekirse;
Ekonomisi gelişmiş ülkelerde bireylerin avukatlara bakış açısı şu şekildedir. Bir sorun oluşmadan önce önleyici faaliyetlerin yönetilmesi amacı ile yani bir nevi HUKUK KALKANI görevini avukatlara verirler. Bu bir çeşit sorun savar görevini yapan avukatlık hizmetidir. Bu karşılaşılabilecek sorunların oluşmadan önce önlemini almak ile %85 oranında sorun oluşmasını engellemektedir. Bu oranı bizim vermediğimizi AB avukatlarının bir arada bulunduğu EIPA’s European Centre for Judges and Lawyers in vermiş olduğu orandır. Kuruluş hakkında bilgi vermeyeceğim isteyen internet de bu kuruluş hakkında detaylı arama sonucunda bilgi alır.
Bir sorun oluşması durumunda ise sorunun cinsine göre avukat arayışına girerler. Fakat genelde sorun önleme konusunda önleyici faaliyette bulunan şirketlerin çalıştıkları şirketler farklı uzmanlık alanına göre avukat istihdam ettikleri için tek bir avukatlık şirketi ile çalışıyor olmak önleyici faaliyet yanında sorun oluşması sonrasında da aynı firmanın sorunu çözmesini bekler ve görevi yine aynı avukatlık firmasına bırakırlar. Kişisel hukuk alanına giren konularda ise örneğin boşanma, miras, aile hukuku ile ilgili sorunlar ve benzeri kişisel sorunlar da ise her şehirde bizim BARO olarak isimlendirdiğimiz avukatlara yetki ve görev veren kuruluşların yayınları mevcuttur o yayınlardan yada bireysel başvuru ile sorunun cinsine göre hizmet noktalarını tespit ederler. Kişisel sorunlarda AB de Belediyelerin çok büyük çalışması mevcut olup bağlı bulunduğunuz belediyenin vermiş olduğu hizmetlerden faydalanabilirsiniz.
Peki; Türk insanı ne yapar? Öncelikle bu konuda Türk insanının yaklaşımını anlamak için bazı geleneksel yaklaşımları anlamak gerekir.
Türk insanının ne zaman avukat aradığı üzerine bir düşünsel yolculuğa çıkalım.
Önce sorun oluşması gerekir. Çünkü Türkiye’de avukatlar geleneksel olarak varlıklarını devam ettirebilmek için Vekalet sözleşmesi karşılığında veya danışmanlık hizmeti karşılığında bir bedel alırlar. Bu nedenle bir sorun oluşmadan önce gidip bir avukat ile süreli veya süresi belirsiz bir hizmet alımı maliyetli olacaktır. Bu Avrupa’da bu şekilde değildir. İstediğiniz zaman Yerel yönetimlerin avukatları ile gidip istediğiniz bilgiyi ve danışmanlık hizmetini alabilir ve bunun için bir bedel ödemezsiniz. Amerika’da farklıdır orada da Türkiye gibidir.
Problem ise sorun oluştuktan sonra Türk insanının verdiği reaksiyonda ve soruna yaklaşımından kaynaklanır.
Sonra avukat aranır. Hemen eşe, dosta, akrabaya sorulur. Referans ile avukat bulunur ve dava verilir. Hiç kimse çıkıp şunu sormaz. Bulduğum avukat emekli savcı ceza davaları konusunda uzman ama benim sorunum Velayet davası Türk Medeni Kanunu hakkında acaba ne biliyor?
Görüldüğü gibi bu düşünce ile bulunan avukat ile 36 yıl savcılık yapmış ve öncesinde iki yıl hakimlik ve savcılık sınavı için hazırlanmış minimum 40 sene önce (hukuk fakültesi 2. sınıfta) medeni kanunu şöyle bir sınav geçecek kadar çalışmış bir avukat ile 18 aylık bebeğinin velayetini kaybeden bir anneyi kimse suçlamaz. Avukat suçlanır. Çok ekstrem bir örnek vermiş olsam da buna yakın örneklerini çevresinde yaşayan insanların sayısı bir hayli fazla.
Bu konuda sisteminde biraz suçu var mı? Bence evet var. Tıpkı Doktorluk gibi avukatlık mesleğinin de okul sonrası bir uzmanlık sınavı ile belirli alanları seçmeye zorlamaları gerekir. Sağlık insan hayatını etkiliyor ama Hukuk da insan yaşamını etkiliyor. Gelişmiş ülkelerde de bu ayrım olmamasına rağmen avukatların kendisini özgürce ifade etmesine izin veren bir sistemleri var.
Örneğin Almanya’da ben “UZMAN BOŞANMA AVUKATI” olarak görev yapıyorum diyerek kendinizi lanse edebilirsiniz. Ama Türkiye’de Avukatlık Meslek Kanunu bunu yapmanıza izin vermez.
Öncelikle Türkler Avukat kavramı ve Avukatlık hizmeti kavramını tam olarak bilmemektedir. Bu bende oluşan nerede ise kesin bir yargıdır. İstisnaları göz ardı edersek genel anlamda bu toplumun genel kesiminin içinde bulunduğu durumdur. Şöyle ki;
Avukat; hukuk fakültelerinde 4 yıl eğitim alan ve örgün öğretim süresini;
Tatilleri çıkardığınız zaman 4 yıl x 9 ay = 36 ay gibi bir süre olarak hesaplayabiliriz. Her Türk Vatandaşının bildiği üzere bir örgün öğretim yılında şubat tatili ve yaz tatili denilen öğretime ara verildiği dönemlerin toplamı yaklaşık 3 aydır. Üstelik vize, final, bütünleme gibi toplam sınav sayısını düşündüğünüzde Hukuk eğitiminin tüm bilgiyi vermek olmadığı Yorum yapabilme kabiliyeti vermek üzere kurgulandığı son derece belirgindir. Ve bu göz önünde bulundurulmadığı için 36 ay içerisinde bir hukuk fakültesi öğrencisi yaklaşık 8000 (sekizbin) civarında kanunu bilmek zorundadır anlayışı hakimdir. Bu insanın doğasına aykırı bir düşüncedir.
Benzer durumda olan bir doktorluk mesleği için kimse benzer bir düşünce de olmamasına rağmen avukatlar için bu beklenti mevcuttur. Yani siz organ olarak “el” kaç kemikten oluşuyor sorusuna cevap veremeyen bir beyin cerrahını çok normal adamın el ile işi yok denebilmesine karşın buna gidip bir bakmam lazım diyen avukatı beğenmeyen bir toplumda yaşadığımız kesindir.
Örneğin; bir boşanma davası ile karşı karşıya kalan Türk İnsanı önce karşısındaki bir zamanlar evli olduğu bireyi suçlamaya ve kendisini haklı çıkarmaya çalışarak olabilecek en imkansız talep ve isteklerinin gerçekleşmesini ister ve bunu avukatların elde edeceğini düşünür.
“Hukuk herkes içindir.” Bu nedenle boşanma davasında karşı taraf olan eski eşinizin don lastiğine kadar almak isteyen düşüncenin Hukuki zeminde sizin beklediğiniz sonucu vermemesinin faturasını avukata kesmek son derece rasyonel bir davranış halini almıştır.
Yukarıda yaptığımız benzetmeyi genişletirsek; Avukatlık ile doktorluk arasında büyük benzerlikler vardır. Şöyle ki;
· Doktor kelimesi de geniş bir kavramı tanımlar, Avukat kelimesi de geniş bir kavramı tanımlar.
· Doktorluk yetki belgesi ile yapılan bir meslektir. Avukatlık da yetki belgesi ile yapılan bir meslektir.
· Doktorlar da bir sorunu çözer avukatlarda bir sorunu çözer.
· Doktorlarda sorunu tespit eder ve bunun için eğitimlerini kullanır. Avukatlarda sorunu tespit eder ve bunun için almış oldukları eğitimi kullanır.
· Doktorlarında uzman olmak için zamana ve zaman içerisinde edinecekleri deneyime ihtiyaçları vardır. Avukatlarında zaman içinde edinecekleri deneyime ihtiyaçları vardır.
· Doktorların Eğitimleri bitmesi ile Uzmanlık alanı seçmeleri zorunlu değildir. Avukatlarında uzmanlık alanı seçimi zorunlu değildir.
· Doktor belirli bir ihtisas konusunda uzmanlaşabilir. Avukatlarda belirli ihtisas alanlarında uzmanlaşabilir.
· Doktor da muayene etmeden (detaylı analiz ederek farklı verileri bir araya getirmeden) teşhis koyamaz. Avukat da detaylı bir analiz yapmadan fikir yürütemez.
· Doktorları telefonla arayarak tedavi isteyemezsiniz avukatları da telefonla çözüm isteyemezsiniz.
Bu liste ve doktor ile avukat arasındaki benzerlik listesi olabildiğince uzatılabilir ancak burada amacımız doktorluk mesleği ile avukatlık mesleğini karşılaştırmak değildir.
Bu çalışmamızın amacı;
· İçinde bulunduğunuz duruma özel olan sorunu çözebilecek avukatı nasıl seçeceksiniz?
· Bu seçimi yaparken nelere dikkat etmelisiniz?
Bu sorunun cevabını aramaktır.
Bu aslında avukatların arasındaki eğilim ve ilgi alanı farkı nedeni ile avukat tercihini yapacak insanın bazı bilgilere sahip olmamasından kaynaklanan ve avukat tarafından mağdur duruma düşürüldüğünü düşünmesinden kaynaklanıyor.
Her avukatın bir başka meslektaşının yaptığı hatalar nedeni ile düzeltme amacı ile dahil olduğu bir çok sorun, içinde bulunduğumuz gün dahil olmak üzere her gün yaşanmaktadır. Bu anlayış devam ettiği müddetçe yaşanmaya da devam edecektir. Tabii ki de insan yaşayarak öğrenmeye devam ediyor tarif ettiğimiz olguyu yaşayan ve bizim bu satırlarda ifade etmeye çalıştığımız yaklaşıma her geçen gün yaklaşan bir çok insanın olması ve olması gereken yaklaşımı yaşayarak öğrenen kişilerin çevrelerinin de bu düşünceye yaklaşıyor olması aslında gelecek için sevindirici bir durum. Bunun bu şekilde olması ise kişilerin tercihi. Yukarıda verdiğimiz örnekteki 18 aylık bebeğinin velayetini kaybeden annenin tercihi ve başına gelen bir nevi felaketten sonra “BEN NEREDEN BİLEBİLİRDİM AVUKATA GÜVENDİM” cümlesini kullanıyor olması Kadının sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
Unutulan en önemli nokta kişisel tercihlerimizin sonucunu yaşadığımızdır.
Bu yazımızın amacı bu sorudan sonra başlamaktadır.
Sizin sorununuz için en uygun avukat seçimini nasıl yapacaksınız. Bu bu çalışmamızın amacı olan sorudur. Ancak bu yazıya bu noktadan sonra başlamanın çok büyük bir anlamı yok. Eğer bir sorun yaşadığınız için bir avukat arayışı içerisinde iseniz ve hasbelkader bu satıra kadar gelerek bu noktadan itibaren bu yazıya başladı iseniz önce bazı noktaların önceden bilinmesi için yazıyı baştan başlayarak okumanızı tavsiye ederiz.
Öncelikle Hukuk mücadelesi Parmak izi gibidir. Kendine münhasır özellikleri vardır. Her biri bir diğerinden farklıdır.
Türk Hukuk Sistemi ise iki farklı usul ve yönteme göre yapılır. Yazılı usul dediğimiz sözlü hiçbir şeyin öneminin olmadığı dilekçeler üzerinden yapılan bir yargılama vardır ve herşey kayıt altına alınması için yazıya dökülmesi istenir. Yargılamayı yapan Hakimlerin Yorum ve takdir yetkisinin geniş olmasına rağmen yazdığınız veya yazmayı atladığınız bir noktanın hakimin takdirine etki edip etmeyeceğini bilemezsiniz. Bu yöntem yani yazılı yargılama usulü genelde Hukuk davalarında kullanılan usuldür. Ceza davalarında ise sözlü savunma da yapılabilmekte ve burada avukatın veya sizin söyleyeceğiniz her şey duruşma sırasında değerlendirilerek gerekli görülmesi durumunda hakimin sözlü tekrarı ile kayıt altına alınmaktadır.
Bu nedenle avukat arayışınıza konu olan sorunun cinsinin öncelikle tespit edilmesi son derece önemlidir. Sorunun cinsi yargılama şeklini belirler. Yargılama şekli ise avukatın yeteneklerinin farklılaşmasını sağlar. Ağır cezada görülecek bir dava için en az 10 yıl savcılık yapmış ve emekli olmuş veya avukatlık mesleğini yapmak için görevinden ayrılmış bir avukatın detayları bilmesi usulü bilmesi ve karşı tarafın usul ve şekil hatalarını kullanabilmesi açısında ortaya koyacağı değer hayatında hiç savcılık yapmamış bir avukata göre daha fazladır. Ama aynı avukatın bir boşanma davasında aynı başarıyı gösterebilme şansı ise çok daha düşüktür. Öncelikle burada bu cümleyi kurmak ile kendim dahil olmak üzere bir çok avukat meslektaşımın itirazlarını ve tepkisini alacağımı söylemeliyim. Fakat çok küçük bir ayrıntının fark yarattığını yaşayarak öğrendim. O günden beri ceza davalarına bakmama kararı alarak yaklaşık 20 yıldır ceza davası takip etmiyorum. Bu nedenle yazdıklarım ile çelişen bir davranışım mevcut değil. Yaşadıklarım için olmasa da yazdıklarım açısından vicdanım rahat.
Öncelikle avukatın kişisel yeteneklerinin fark yaratacağı konular olmasına rağmen bu çok belirleyici bir durum değildir. Yazımızın başında belirttiğimiz üzere Hukuk yaşayan bir organizmadır her gün bir kanun değişikliğinin olduğu gelişmekte olan bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle aynı kanunlar ile 600 yıl yönetilen bir Osmanlı olmadığımız için hukukçular bile kendilerini güncelleyememektedirler önce bunu kabul etmek lazım.
Bu bir sorun oluşturur mu? Cevabı ise Bazen evet bazen hayırdır.
Tek başına olan ofisi olmayan ve yeterli sayıda davası olmadığı için gününü hukuk içerisinde geçirmeyen bir avukat iseniz işiniz zor. Davanızı böyle bir avukat takip ediyor ise Allah yardımcınız olsun.
Bireysel yetenekleri ne kadar gelişmiş olursa olsun Hukuk bir ekip sistemidir.
Takip, güncelleme, yorumlama, uygulama, manipülasyon aşamalarından oluşan bir sistem olarak görülmesi gerekir.
Değişiklikleri görecek, buna göre kendinizi eski bilgilerden arındıracak, yorumunuzu buna göre değiştirecek, uygulamaya bunu hazır edecek ve Karar noktasının sizin gibi düşünmesini sağlayacak tüm davranışı sergileyeceksiniz.
Bu tamamen; strateji gerektiren, düzenli ve disiplinli bir yaşamı beraberinde getiren, ekip anlayışına sahip olmanızı gerektiren ve en önemlisi bir ekibe sahip olmanızı gerektiren bir durumdur.
Fakat bu adi suçlara özel ceza davaları için geçerli olmayıp yorum özelliği gerektiren hukuk davalarında geçerlidir. Şirketler hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku, sözleşmeler hukuku, aile hukuku, boşanma hukuku ve benzeri uzun süren (anlaşmalı boşanma davalarını dışarda tutuyorum) ve en ufak detayın sonuç üzerinde etkisinin olduğu ve hak kayıplarının hayat boyu etkisini göstereceği türden davalar için bunu söylemek mümkündür.
Bu nedenle sizin durumunuza özel avukatın seçimi için yapılması gereken; durumunuzun analizinin yapılması ve muhakkak çalışmayı düşündüğünüz avukatın ofisini, sahip olduğu ekibi ve dava yoğunluğunu öğrenmeye çalışmak olmalıdır. Önümüzdeki bir 10 yıl daha avukatlık şirketlerinin varlığının Türkiye için oluşmayacağını düşünürsek bireysel tercihlerimizi ihtiyacımıza göre kişiselleştirmek en avantajlı yaklaşım olacaktır diyebiliriz.